27 Aralık 2020 Pazar

Elzem

Zamanın hızla aktığı ya da hızının farkına varılmadığı anları düşünüyordum o sırada. Sıklığını, yoğunluğunu iliklerime kadar hissettiğim şey, neydi? Adını şuan koyabilirdim belki ama, hissettiklerimi o tanıma uydurmak için tek bir sözcükle daraltmak istemiyordum. Biyerlere varmaya çalışıyormuşum da ayakkabımın tekini bulamıyormuşum gibiydi sanki. Hani böyle bi kapı bulmuşum da geçebilecek, boyum kapının koluna yetişemiyormuş gibi. Zor gibi görünüyor dışardan biliyorum ama içinde olunca öyle değil. İnsan adım atmaya korkuyormuş sadece. İleri veya geri farketmez, olduğu anda kalmak daha güven veriyormuş. Hem geri adım atarken bir kapıdan geçmeye de ihtiyacın yoktur. Olduğun anı değiştirmek istiyorsan sana gerekli olan şey yalnızca bir beden ve bedeninin sahip olduğu düşünceli bir ruhtur. Her sabah kalkıp içtiğimiz kahveyi, bu sabah kalkıp içine biraz sütle içmeyi denemiyoruz. Bir şeylerin peşinde koşmak tam bize göre ama bizi itecek birilerini dışarda aramaktan camdan geri alamıyoruz kendimizi. Bense şimdi dönüyorum rüyamdan. Hergün aynı ağacın altında oturup uçan kuşları izleyen biri değil de kalkıp o kuşların peşinden koşan birisi olacağım. Değiştireceğim alıştığım, ben böyleyim sandığım kendimi. Birinin eline tutmadan, eteğine yapışmadan yapacağım tek başıma. Camdan birisini bekleyerek değil, camdaki yansımayla koşacağım. Kendime, kendimle, hür bir şekilde uçacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder